Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.
Meclis'in 28. dönem 4. yasama yılına yoğun bir gündemle başladığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak ve Suriye tezkeresinin, ana muhalefetin itirazlarına rağmen Meclis'te büyük bir ittifakla kabul edildiğini hatırlattı. Tezkereye kabul oyu veren tüm siyasi partilere ve milletvekillerine teşekkür eden Erdoğan, bu adımın Türkiye'nin güvenliğini garanti altına almanın yanı sıra komşu ülkelerin güvenlik ve huzuruna da katkı sağladığını vurguladı.
"Başka ülkenin toprağında gözümüz yoktur"
Konuşmasında Türkiye'nin dış politika prensiplerine de değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
Şu hususun altını bir kere daha çizmek istiyorum. Bizim bir başka ülkenin toprağında, egemenliğinde, yeraltı ve yerüstü kaynaklarında asla gözümüz yoktur. Komşularımız başta olmak üzere tüm dost ülkelerin egemenlik haklarına saygılıyız. Mehmetçiğimiz, uluslararası hukuk çerçevesinde varlık gösterdiği her bölgede huzurun, barışın, güvenin ve istikrarın teminatı olmuştur. İnşallah bundan sonra da Türk Silahlı Kuvvetlerimiz bulunduğu her yerde barışı, dayanışmayı ve kardeşliği savunmaya devam edecektir.
Erdoğan, Türk bayrağının dalgalandığı her coğrafyada dostlara güven vermeyi sürdüreceğini ve bu gerçeğin bölgedeki tüm halklar tarafından bilindiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cumhuriyeti kuran parti" olduğunu iddia eden CHP'nin tezkereye karşı çıkmasını "anlamak ve kabul etmenin mümkün olmadığını" söyledi.
Ana muhalefet partisinin, ülkenin güvenliğini yakından ilgilendiren bir oylamada "saçma sapan argümanlarla" ve "kendilerinin bile inanmadığı bahanelerin arkasına saklanarak" karşı çıktığını belirtti.
Erdoğan, şöyle devam etti;
Bunu anlamak ve kabul etmek mümkün değil. Önceki gün kabine sonrası basın toplantımızda da söyledim. Sayın Özel, CHP’nin yanlışlarını düzeltme noktasında iyi bir sınav veremiyor. Daha önce yaptığı açıklamalar hilafına, ülkenin güvenliğine ve dış politikaya dair hususlarda ne yazık ki yerli ve milli bir duruş sergileyemiyor. Meydanlarda atıp tutmayı çok iyi biliyor fakat iş sözlerinin arkasında durmaya gelince nedense aniden çark ediyor, hemen geri vitese takıyor. Biz eskiden beri CHP'nin tutarsızlıklarına zaten alışığız. Dolayısıyla tezkereye hayır demelerine şaşırmadık. Milletimiz de CHP'de iplerin kimin elinde olduğunu biliyor. Ancak siyaset otobanında bu kadar sık şerit ve fikir değiştirmek CHP'ye iyi gelmeyebilir. Sayın Özel böyle siyaset yapmaya devam ederse endişem odur ki CHP ya hararet yapacak ya dingil kıracak ya da şanzımanı dağıtacaktır.
"Belki 10 sene sonra bizim deprem bölgemize yaptıklarımızın da farkına varırlar"
Bunun sinyallerini şimdiden alıyoruz. Sayın Genel Başkan, yaptığı gaflar ve kırdığı potlarla kendini giderek daha fazla komik duruma düşürüyor. Dün yine çıkmış, ileri geri konuşuyor. Deprem bölgesi ile ilgili hezeyanlarına hem Çevre ve Şehircilik Bakanımız hem de bölge milletvekillerimiz gereken cevabı verecek. Önceden turist gibi de olsa bölgeye yollarını düşürüyorlardı. Şimdi artık onu bile yapamıyorlar. Ne yürütülen altyapı, üstyapı çalışmalarından, ne tamamlanan konutlardan, ne de deprem bölgemizin nereden nereye geldiğinden haberleri var. Ne diyelim? Nasıl 16 yıldır hizmette olan hızlı trenle daha yeni tanışıyorlarsa, belki 10 sene sonra bizim deprem bölgemize yaptıklarımızın da farkına varırlar.
"Ülkemizin güvenliğini, CHP'nin politikalarına bağlayamayız"
Burada şunun da bilinmesini istiyorum. Biz elbette ülkemizin, milletimizin ve bölgemizin güvenliğini, CHP'nin itimat telkin etmeyen politikalarına bağlayamayız. Çünkü bizim için asıl olan Türkiye'dir. Türkiye'nin selametidir. 86 milyonun her akşam huzur içinde başını yastığa koymasıdır. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak kırmızı çizgimiz bu ülkenin bekasinin her şart altında muhafaza ve müdafaasıdır. Bunun yolu ise hem hudutlarımız içinde hem de sınır ötesinde güvenlik bakımından en küçük bir boşluk bırakılmamasından geçiyor.
Tezkerelerin, terörsüz Türkiye çalışmalarını zorlaştıran değil, tam tersine süreci kolaylaştıran, destekleyen bir adım olarak görülmesinin daha doğru bir yaklaşım olacağına inanıyorum. Her şey kendi mecrasında ilerlemektedir. Tahriklere aldırmadan, süreci kundaklamaya dönük gizli açık girişimlere prim vermeden çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Bir taraftan emniyet ve savunma noktasında işi çok sıkı tutarken diğer taraftan da ülkemizin neredeyse yarım asırdır canını yakan bu büyük sıkıntıdan, bu büyük kamburdan kurtaracak adımları cesaretle atıyoruz.
"Terörsüz Türkiye menziline doğru emin adımlarla yürüyoruz"
Devletin başı olarak şahsımızın kararlı ve dirayetli tutumu, Cumhur İttifakı ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin cesur ve ufuk açıcı katkıları, partimizin toplumun her kesimini kucaklayan yoğun çalışmaları, devletimizin ilgili bütün kurumlarının olağanüstü gayretleri neticesinde hamdolsun terörsüz Türkiye menziline doğru emin adımlarla yürüyoruz.
Son iki haftada bu minvalde önemli gelişmeler yaşandı. Geçen hafta Meclis Başkanvekili ve DEM Parti Van Milletvekili Sayın Pervin Buldan ile DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mithat Sancar'ı külliyemizde kabul ederek çok yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik. Sürecin büyük bir hassasiyetle ilerletilmesi noktasında benzer kaygıları paylaştığımızı bir kez daha teyit ve müşahede ettik.
"Cumhur İttifakı olarak üzerimize düşeni yapıyoruz"
Terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge hedefine giden yolda yeni bir kavşağa ulaştığımız görülüyor. Bu konuda herkesin elini taşın altına koyması, sürece destek vermesi, olabilecek en fazla katkıyı sunmaya odaklanması gerekiyor. Cumhur İttifakı olarak biz zaten üzerimize düşeni yapıyoruz, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz.
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu da 5 Ağustos'tan bu yana yaptığı toplantılarla kuruluş misyonunu başarıyla yerine getiriyor. Komisyon çatısı altında sürece dair tüm konuların tartışılmasını, kimsenin dışarıda bırakılmadan ilgili bütün tarafların dinlenmesini, aykırı da olsa farklı fikirlerin dile getirilmesini çok ama çok kıymetli buluyoruz. Meclis Başkanımızın riyasetinde yürütülen çalışmalarla komisyon önemli bir boşluğu doldurdu. Biz karar alıcılara rehberlik edecek güçlü bir birikim oluşturdu. Biz karar alıcılara rehberlik edecek güçlü bir birikim oluşturduk. Komisyonumuzun yazacağı kapsamlı raporu ve önümüzdeki döneme dair belirleyeceği hukuki yol haritasını bu bakımdan önemsiyoruz. Biraz daha cesaretle, biraz daha gayretle, biraz daha özgüvenle Allah'ın izniyle bu süreci başarıyla sonuçlandıracağız.
"Devlet Bahçeli'ye teşekkür ediyorum"
Cumhur İttifakı olarak tam bir dayanışma içerisinde hareket ederek önce terörsüz Türkiye, ardından da terörsüz bölge hedefimize ulaşacağız. Bu vesileyle dünkü grup toplantısında yaptığı tarihi değerlendirmelerle başta FETÖ'cü alçaklar olmak üzere müfsit ve müflis zihniyetin bütün oyunlarını deşifre eden, bununla kalmayıp kirli heveslerini kursaklarında bırakan Sayın Devlet Bahçeli'ye canıgönülden teşekkür ediyorum. Sayın Bahçeli'nin de isabetle dikkat çektiği üzere terörsüz Türkiye, ayağındaki paslı zincirleri kıran muktedir Türkiye'dir. Terörsüz Türkiye, huzur ve barış içinde yaşayan mutlu Türkiye'dir. Terörsüz Türkiye, muazzam bir kardeşlik ve kucaklaşma sahnesi olacak muvaffak, muzaffer ve muteber Türkiye'nin nişanesidir. Komisyonumuzun ve aziz milletimizin de desteğiyle inşallah bu Türkiye'yi hep beraber inşa edeceğiz.
Son toplantımızdan bu yana aralarında Filistinli mültecilere yardım ajansı UNRWA'nın Ankara'da ofis açmasının da yer aldığı birçok anlaşma genel kurulda görüşülerek uygun bulundu. Türkiye'nin Filistin davasına ve Filistinli kardeşlerimizin hak, adalet ve özgürlük mücadelesine verdiği önemin yeni bir nişanesi olan bu kararın hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.
2026 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu teklifini Gazi Meclisimizin takdirine sunduk. Bütçemiz, AK Parti hükümetlerinin hazırladığı 24. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi döneminin ise 8. bütçesi olarak siyasi istikrarımızın ve kurumsal sürekliliğimizin güçlü bir göstergesidir. Bütçe teklifinde her bir vatandaşımızın kalkınma ve büyümenin getirdiği fırsatlardan adil biçimde yararlanmasını temel ilke olarak belirledik. Fiziki altyapısının güçlendirilmesi, beşeri sermayenin geliştirilmesi ve üretim kapasitesinin artırılması bu bütçenin temel sütunlarını teşkil ediyor. Bütçemizle makroekonomik ve finansal istikrar programımızla uyumlu bir şekilde deprem hariç harcamaları kontrol altına almayı, kamu açığını düşürmeyi ve dezenflasyon sürecini desteklemeyi planlıyoruz.
"Sosyal konut projelerine 100 milyar lira kaynak ayırdık"
2026 yılı bütçesinde, burası önemli, giderlerin 18 trilyon 929 milyar lira, gelirlerin ise 16 trilyon 216 milyar lira olacağını hesaplıyoruz. Deprem nedeniyle yaşanan arizi artış sonrasında bütçe açığını yeniden hükümetlerimiz dönemindeki ortalama seviyeye yaklaştırıyoruz. Sosyal yardım bütçesini 2026 yılında 917 milyar liraya çıkarıyoruz ki bu tutar bütçemizin yüzde 4,8'ine denk geliyor. Sosyal konut projelerini desteklemek amacıyla 100 milyar lira kaynak ayırdık. Halihazırda faturalarda mesken aboneleri için doğalgazda yüzde 43, elektrikte düşük kademede yüzde 57 oranında devletimiz destek veriyor. Vatandaşlarımızın elektrik ve doğalgazı daha ucuza kullanabilmeleri için 2026 yılı bütçesinde 373 milyar lira kaynak öngörüyoruz.
Şuraya özellikle dikkatinizi çekiyorum: Ailenin korunması ve güçlendirilmesi programına önceki yıla göre yüzde 30'un üzerinde, çocukların korunması ve gelişiminin sağlanması programına yüzde 34, kadının güçlenmesi programına yüzde 35 artışla kaynak ayırıyoruz. 2026 yılında tarım sektörü yatırım ödeneğini 190 milyar liraya çıkartıyor, bunun 122 milyar lirasını tarımsal sulama yatırımları için tahsis ediyoruz.
"Bütçede en büyük payı eğitime ayırdık"
Tarımsal destek programları için ayrılan kaynağımız 168 milyar liradır. Ayrıca reel kesimi 493 milyar liralık ödenekle destekleyeceğiz. 2002 yılından beri eğitimi en öncelikli meselemiz olarak gördük ve eğitim bütçemizi 2026 yılında 2 trilyon 896 milyar liraya yükselttik. Böylece 2002'de bütçeden yüzde 9,4 seviyesinde pay alan eğitime 2026 yılında yüzde 15,3 ile en büyük payı ayırdık.
Vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerinden en iyi şekilde yararlanmaları için 1 trilyon 594 milyar lira kaynak tahsis ettik. Mahalli idarelerimiz için ayrılan kaynağı bu sene daha da artırdık. Büyükşehir ve diğer belediyelerimiz ile il özel idarelerimize ayrılan toplam kaynağı 1 trilyon 657 milyar liraya çıkarıyoruz. 2002 yılında bu kaynağın bütçe içerisindeki payı yüzde 4 iken bu oranı 2026 yılında yüzde 8,8'e yükseltiyoruz.
"2026 yılı bütçemizin 29 milyar lira faiz dışı fazla vermesini öngörüyoruz"
Şurası da önemlidir: Son 23 yılda kaynaklarımızı faize değil, kamu hizmetlerine yönlendirdik. Bu sayede önemli altyapı projeleri hayata geçirildi. Kamu borç stoku makul seviyelere çekilerek Avrupa Birliği ortalamasının da altına indirildi. 2002 yılında bütçe giderleri içinde faiz harcamalarının payı yüzde 43,2 iken 2026 yılı bütçesinde bu oran yüzde 14,5 seviyesinde kalıyor. Faiz harcamalarının özellikle gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2002'de yüzde 14,3 iken 2026'da yüzde 3,5 düzeyine gerileyecektir. Vergi gelirleri açısından da benzer bir iyileşme söz konusudur. 2002 yılında toplanan her 100 liralık verginin 85,7 lirası faiz ödemelerine giderken 2026'da bu tutarın 19,9 liraya düşmesini bekliyoruz. Bununla birlikte 2026 yılı bütçemizin 29 milyar lira faiz dışı fazla vermesini öngörüyoruz. 2026 yılı Bütçe Kanunu teklifimizin sizlerin de gayretleriyle komisyon ve genel kurul safahatını geçerek inşallah kabul edileceğine inanıyorum.
Her fırsatta vurguladığım bir hususu bugün tekrar belirtmek isterim. Yasama tarafındaki çalışmalarda ne kadar etkili olursak, yürütme tarafında biz de o derece verimli çalışma imkanına sahip oluruz. Burada yaşanacak en küçük bir sıkıntının, aksaklığın ve koordinasyon eksikliğinin yükünü de aynı şekilde yine en fazla biz çekeriz. Bu süreçte milletvekillerimizden azami gayret bekliyorum. AK Parti grubundaki her bir arkadaşımın milletin emanetine sahip çıkma ve mesuliyetlerini ifa noktasında her türlü birikime, kapasiteye, dirayete, yeteneğe sahip olduğundan hiçbir şüphe duymuyorum.
"23 yıldır kesintisiz bir biçimde ülkeye hizmet ediyoruz"
Bundan 23 yıl önce, 3 Kasım 2002'de milletimiz sandık başına gitti ve AK Partimizi tek başına iktidara taşıdı. AK Parti, kuruluşundan sadece 15 ay sonra girdiği ilk seçimde milletimiz tarafından teveccühle karşılandı, aziz milletimiz tarafından muhabbetle kucaklandı. 3 Kasım'da elde ettiğimiz başarı sonrasında birileri bunun tepki oyu olduğunu, gelip geçici olduğunu söyledi. Ama biz 23 yıldır kesintisiz bir biçimde ülkeye hizmet etme vazifesini ifa ediyoruz.
3 Kasım sonrası girdiğimiz her seçimde oylarımızı artırdık, milletimizin teveccühüne daha fazla mazhar olduk. Bizim iktidara geldiğimiz günlerde doğanlar şimdi 23 yaşındalar. 2002'de 10 yaşında olan çocuklar bugün 33 yaşındalar. Bu salonda ve ekranları başında bizi izleyen gençler, sizlere sesleniyorum. Sevgili genç arkadaşlarım, şu iki hususun altını sizler için özellikle çizmek istiyorum. Birincisi, 3 Kasım ve sonrasında girdiğimiz her seçim şeffaflık, güvenilirlik ve katılım noktasında, bakın iddia ile söylüyorum, dünyanın açık ara en temiz seçimleri olmuştur.
Girdiğimiz her seçimde millet iradesi sandığa tam olarak yansımış, millet tercihini her seçimde kendi hür iradesiyle AK Parti'den yana kullanmıştır. Hani diyorlar ya, yok tek adam rejimiymiş, yok diktatörmüş, yok otoriterlikmiş, bunların hepsi safsata. Bu asılsız ithamlar, muhaliflerimiz ve muarızlarımız tarafından kendi başarısızlıklarını ve beceriksizliklerini örtmek için kullanılan iftiralardır. Girdiğimiz her seçimde ne dedik? Hodri meydan. Girdiğimiz her seçimde yaptıklarımızla ama daha çok yapacaklarımızla konuştuk. Ortaya bir ufuk koyduk, hedef koyduk, vizyon koyduk. Girdiğimiz her seçimde hür iradesiyle milletimiz bizi tercih etti. Hamdolsun, tercih etmeye de devam ediyor.
"52 yılda Türkiye'de ortalama her 16 ayda bir hükümet değişti"
Çok partili hayata geçtiğimiz 1950 yılında kurulan merhum Menderes'in hükümeti, unutmayın, 19. hükümetti. 2002 yılının 18 Kasım'ında bizim kurduğumuz hükümet ise, unutmayın, 58. hükümetti. Arada 52 yıl var. 52 yılda Türkiye'de 39 hükümet kurulmuş. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu, 52 yılda Türkiye'de ortalama her 16 ayda bir hükümet değişmiş demektir. Bir başbakan kabinesiyle, ekibiyle göreve geliyor, ortalama 16 ay sonra görevi devrediyor. Ülkede istikrar yok. 16 ayda bir hükümet daha ne olduğunu anlamadan yerini başkasına devrediyor.
"Türkiye, unutmayın, dört kez darbeye maruz kaldı"
1950-2002 arasındaki o 52 yıl içinde Türkiye çok ağır badireler atlattı, çok ağır bedeller ödedi. Böyle istikrarsız bir ortamda yatırım yapamazsınız. Böyle bir ortamda ülkenin sorunlarına çözüm üretemezsiniz. Ekonomiyi yönetemezsiniz. Dış politikada aktif olamazsınız. Huzuru, güvenliği, asayişi sağlayamazsınız. Hükümetlerin ömrünün ortalama 16 ay olduğu bir ortamda yol yapamazsınız, okul açamazsınız, hastane inşa edemezsiniz, konut üretemezsiniz. Tankın, topun, füzenin, uçağın, milli savaş gemisinin hayalini bile kuramazsınız. Üstelik bu 52 yıllık süreçte Türkiye, unutmayın, dört kez darbeye maruz kaldı. Bakınız, 1945 yılında her yanı enkaz olan Almanya toparlanırken, iki atom bombası atılmış Japonya ayağa kalkarken, Fransa, İtalya savaşın yaralarını sararken, Türkiye 52 yıl boyunca maalesef yerinde saydı.
Şimdi bize diyorlar ki, "Tabii ki yapacaksınız. Bu sizin göreviniz." diyorlar. Elbette görevimiz. Elbette yapacağız. Elbette bu millet için çalışacağız. Ama siz de lütfen bir sorgulayın. Merhum Menderes, merhum Özal dönemleri dışında bu ülkede yapılması gerekenler acaba daha önce neden yapılmadı? Türkiye'nin ihtiyacı olan yolları neden yapmadılar? Okulları neden açmadılar? Hastaneleri neden inşa etmediler? Köprüler, havalimanları, konutlar, üniversiteler, daha niceleri neden yetersiz kaldı?
"Ülkede dikili bir taşları var mı?"
26 havalimanı vardı biz geldiğimizde, onu 56 havalimanına biz çıkardık. Nereden, nereye?
Bu millet neden yıllarca hak ettiği hizmeti, eseri ve yatırımı göremedi? 102 yaşındaki Cumhuriyet Halk Partisi, kimi zaman seçimsiz, kimi zaman darbeyle, kimi zaman koalisyon ortağı olarak hükümetteydi. Kendisi iktidarda olmadığında fikirleri iktidardaydı. Acaba şu ülkede dikili bir taşları var mı? Sevgili gençler, büyüklerinize sorun, belgeselleri izleyin, açın arşivden o dönemin gazetelerini okuyun. Anarşi, terör, huzursuzluk, belirsizlik, karamsarlık, umutsuzluk dışında hiçbir şey göremeyeceksiniz. Benim İstanbul'da ortaokulda okuduğum sınıfta 80 öğrenci vardı. Üniversite yurtlarında 18-20 öğrenci aynı koğuşta kalıyordu. Hastane çilesi, devlet dairesi çilesi, okul çilesi, yol çilesi, hep bunları yaşadık. Çocuklar çile içinde doğuyor, çile içinde büyüyor, çileyle ölüyorlardı. AK Parti'nin daha 15 ay önce kurulmuş olmasına rağmen 3 Kasım seçimlerinde yüzde 36 oy oranına ulaşabilmesi esasen bir isyanın, bir itirazın, bir çığlığın, büyük bir değişim talebinin tezahürüdür.
"AK Parti'nin tek başına iktidara gelmesi halk devrimi olmuştur"
Gençler, şunu unutmayın; AK Parti'nin tek başına iktidara gelmesi açıkçası bir halk devrimi olmuştur. 23 yıl boyunca biz 3 Kasım devrimine sadakatle bağlı kaldık. 23 yıldır her seçimde kazanıyorsak, işte bu 3 Kasım seçim sonuçlarına olan sadakatimizin bir neticesidir. Yeterli mi? Elbette değil. Daha yapacak çok işimiz var. Ancak şunu da unutmayın değerli arkadaşlarım; 23 yıl boyunca bir yandan ülke için hizmet ve eser üretmeye çalışırken, bir yandan da içeriden ve dışarıdan saldırılara göğüs gerdik. Bu bir mazeret değil. Biz tabiri caizse hem şeytanı taşladık hem de tavafımızı yaptık. Darbe senaryoları yazdılar. Terörle üzerimize geldiler. Sabotajlar, tahrikler, sokak eylemleri, kışkırtmalar, darbe girişimleri. Allah'a hamdolsun, bunların hepsini püskürttük. Çok daha fazlasını da yapabilirdik, yapacağız da. Ama bakın, şu Gezi olaylarının, 17-25 Aralık darbe girişiminin, 15 Temmuz ihanetinin Türkiye'ye, Türk ekonomisine, dış politikamıza verdiği zararı açık söylüyorum, İstiklal Savaşı öncesindeki işgal güçleri bile vermemiştir.
"Hamdolsun 23 seneyi dolu dolu geçirdik"
Hep birlikte takip ediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin içini boşalttılar. Belediyeye işi düşen herkesi haraca bağladılar. Milyarlarca lirayı siyaseti dizayn etmek için seferber ettiler. Yetmedi, yabancı istihbarat örgütleriyle iş tuttular. İşte biz böyle bir zihniyete, böyle bir ihanet şebekesine gidip Türkiye'nin hasımlarıyla iş tutan bir anlayışa karşı ayakta duruyor, mücadele ediyor, hem de aynı zamanda bu ülke için hizmet üretiyoruz. 23 yılda yaptıklarımızı artık öyle bir çırpıda saymak mümkün değil. Yollar, köprüler, tüneller, konutlar, okullar, hastaneler, havalimanları, savunma sanayiindeki yenilikler, hamdolsun 23 seneyi dolu dolu geçirdik.
Şunu da açık yüreklilikle söylemek isterim, bunların hepsi dünyalıktır. Bunların hepsi gelir geçer. İnşallah daha iyileri de yapılır. Ancak biz öyle bir iş yaptık ki Allah'a hamdolsun asırlar boyunca etkisini sürdürecek. Biz 23 yılda bir gençlik, bir nesil yetiştirdik. Özgüvenli bir gençlik yetiştirdik, imanlı bir gençlik yetiştirdik, yerli bir gençlik yetiştirdik. Üstat Necip Fazıl, o meşhur hitabesinde ne diyordu? "Maya tutması için 30 küsur yıldır kıvrandığım bu gençlik karşısında uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allah'a hamdetme makamındayım." Mesele bu.
"Kimse eski karanlık günlerin hayalini kurmasın"
Evet, biz işte o mirası devraldık. Üstadın mirasına sahip çıktık. 23 yılda ne yaptınız derlerse, 23 yılda en başta Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını gediğine koyacak bir gençlik yetiştirdik. Onun için geleceğe dair asla umutsuz değilim, asla karamsar değilim. Siz bakmayın cadı kılığına giren 3-5 kimliksize, siz takılmayın alkol şişelerinden haç yapan 3-5 şarlatana. Bu ülkede alnı secdede, milletine saygılı, vatanına aşkla bağlı, nereden geldiğini bilen, nereye gittiğini bilen, ayakları vatan toprağına sapasağlam basan, fedakar, cefakar, eğitimli, donanımlı, dürüst, ahlaklı bir nesil var ve sayıları da her geçen gün artıyor. Kimse eski karanlık günlerin hayalini kurmasın. Kimse de eski karanlık günler geri gelir diye kaygılanmasın.
Bu gençlik; kendisi, ailesi, çocukları, torunlarıyla Türkiye'ye sahip çıkacak, Anadolu kıtasına sahip çıkacak, o dava taşını inşallah çok daha yükseklere taşıyacaktır. Bizi milletimiz takdir ediyor ama bizdenmiş gibi görünüp de "Yok şunu yapmadınız, yok bunu yapmadınız." diyenler bilsin ki bu gençlik, bu nesil, bizim yapamadıklarımızı da yapacak. Bizim ömrümüz, bizim siyasi tarihimiz mücadeleyle, en çok da direnişle, savunmayla geçti. Bizden sonraki nesiller ise bizim açtığımız yolda dosdoğru bir istikamette, sağlam bir zeminde Türkiye'yi zirvelere taşıyacak.
"3 Kasım milattır"
3 Kasım'ın anlamı işte budur değerli arkadaşlar. 3 Kasım, seçimlerden bir seçim değildir. 3 Kasım, okun yaydan fırladığı, Türkiye'nin potansiyelini yeniden keşfettiği, Türkiye'nin şahlanışa geçtiği, şaha kalktığı bir sürecin başlangıcıdır. 3 Kasım, milletin istiklal ve istikbal mücadelesinde yepyeni bir milattır. Buradan geri dönüş olmaz. Ne yaparlarsa yapsınlar, artık Türkiye'yi girdiği bu yoldan saptıramaz, rayından çıkaramazlar. Bu büyük değişimi burada olan ya da olmayan çok sayıda arkadaşımızla başardık. Bu millete özgüvenini yeniden biz kazandırdık. Bu ülkenin ufkunu yeniden biz aydınlattık. Bu ülkeye çok sağlam, karakterli bir nesil kazandırdık.
Biz bir emanet devraldık ve o emanete sıkı sıkıya sahip çıktık. Emin olunuz, bizden emaneti alacak olanlar tıpkı bizim gibi o emanete sahip çıkacak; sağlam karakterli nesiller Türkiye'yi büyütmeye, yüceltmeye, inşallah daha güçlendirmeye devam edecekler. Rabbim yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyorum. Bir kez daha destek, teveccüh ve hayır duaları için aziz milletime en kalbi şükranlarımı ifade ediyorum.
"Cumhur İttifakı'nın surlarında gedik açılmasına asla izin vermeyeceğiz"
18 Kasım 2002'den bu yana gerek hükümette, gerek bu salonda, gerekse partimiz çatısı altında birlikte yol yürüdüğümüz, birlikte mücadele ettiğimiz, ülkeye birlikte hizmet ettiğimiz tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Dar-ı dünyadan dar-ı bekaya uğurladığımız arkadaşlarımızı rahmetle yad ediyor, Cenab-ı Allah ruhlarını şad, mekanlarını cennet eylesin diyorum. Burada şunu da bir kez daha açık ve net söylemek istiyorum. 15 Temmuz gecesi kurulan Cumhur İttifakı'nın surlarında gedik açılmasına asla izin vermeyeceğiz. Aramızda çatırdama ve çatlak arayanları bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hayal kırıklığına uğratmaya devam edeceğiz.
"Yeşil Vatan'a olan sevgimizi gösterelim"
Başlattığımız Yeşil Vatan seferberliğine herkesin destek olmasını bekliyorum. Başta yangınlardan zarar gören ormanlarımız olmak üzere yılda, bir yılda 500, bir yılda 550 milyon fidan ve tohumu toprakla buluşturmayı hedefliyoruz. Seferberliğimizin ilk adımı 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü olacak. 81 il, 922 ilçede 7'den 70'e bütün vatandaşlarımızla birlikte fidanlarımızı toprakla buluşturacağız. 13,8 milyonla 2019 yılında kırdığımız bir günde fidan dikme rekorunu bu yıl yine birlikte aşmayı hedefliyoruz. Gelin hep birlikte Yeşil Vatan'a olan sevgimizi gösterelim. Geleceğe nefes olalım.
"Yargı ne derse ona uyarız"
Grup toplantısı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, AİHM'in Demirtaş kararına ilişkin, "Bu ülke yargı ülkesidir, yargı ne derse ona uyarız." İfadelerini kullandı.