Bazı çiçekler vardır; kış boyu toprak altında bekler, bahar gelince arz-ı endam eder. Lakin bazı güller vardır ki ne bahar bekler ne toprak… Yeter ki ortam ‘uygun’ olsun; saksı da olur, sis de olur, hatta gaflet bile olur..
Abdullah Gül yine yaptı yapacağını.
Yıllarca “sessiz sakin devlet adamı” diye pazarlanan bu profil, ne hikmetse kriz anlarında birden bire dile gelir. Tesadüf bu ya, sesini hep tam da yankı yapacak zamanlarda bulur !
Bir yandan İmamoğlu’na geçmiş olsun dilekleri, bir yandan “Görünmez El” göndermeleri…
Ama sahi, o VIP minibüsten uzanan el gerçekten kimin eli?
Halkı temsil eden bir el mi?
Yoksa halının altına süpürülen eski dostlukların ve hesapların uzantısı mı ?
İhaneti tek kelimeyle anlat desen, bazıları hâlâ diplomasi der. Oysa bu memlekette diplomasiyle ihanet arasında ince bir perde vardır: O da halkın ferasetidir.
Kimileri diyor ki “İmamoğlu’nu da CHP’yi de Gül yönetiyor.”
Eh, öyleyse memleketin başında artık saray değil, serada yetişen bir yönetim var demektir. Cam fanuslu, ışıklı, dışarıdan sulanan, içeriden yönlendirilen…
Ama bu milletin hafızası zayıf olabilir;
onuru değildir.
Zira unutsa da affetmez,
görmese de hisseder,
duymasa da bir gün mutlaka konuşur !
Kalın Sağlıcakla